top of page

Yakın Tanışıklık ve Güven Sebebiyle Banka Kartı Verme Durumunda Dolandırıcılık Suçları: Yargıtay’ın Yeni Emsal Kararı ve Hukuki Değerlendirme

  • Yazarın fotoğrafı: Muharrem Kürşat Doğan
    Muharrem Kürşat Doğan
  • 24 Ağu 2024
  • 2 dakikada okunur

Giriş


Dolandırıcılık suçları, özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte daha karmaşık ve çeşitlenmiş bir yapıya bürünmüştür. Banka kartı ve hesap bilgileri üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık eylemleri, toplumda büyük mağduriyetlere yol açmakta ve hukuki olarak da sıkı bir takibi gerektirmektedir. Ancak bu süreçte, özellikle yakın tanışıklık ve güven ilişkileri çerçevesinde verilen banka kartı ve hesap bilgilerinin, nitelikli dolandırıcılık suçu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda ciddi tartışmalar yaşanmaktadır.


Yargıtay’ın Emsal Kararı


Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 04.06.2024 tarihli ve 2021/16966E, 2024/7470K sayılı kararı, bu tartışmalara ışık tutan önemli bir emsal teşkil etmektedir. Kararda, yakın tanışıklık ve güven ilişkisi içinde bir kişinin banka kartı ve hesap bilgilerini diğer sanıklara vermesi durumunda, bu kişinin dolandırıcılık suçuna iştirak ettiğine dair yeterli delil bulunmadığında beraatine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu karar, dolandırıcılık suçlarında delil yetersizliğinin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği yönünde önemli bir hukuki ilke ortaya koymaktadır.


Geçmişte Verilen Cezalar ve Yeni Emsalin Önemi


Geçmişte, benzer durumlarla karşılaşan birçok kişi, yakın tanışıklık ve güven ilişkileri sebebiyle banka kartlarını ve hesap bilgilerini üçüncü şahıslara vermiş ve bu kişiler dolandırıcılık suçuna iştirak ettikleri gerekçesiyle ağır cezalara çarptırılmışlardır. Ancak bu yeni emsal karar, bu tür durumlarda ceza verilirken daha dikkatli bir delil değerlendirmesi yapılması gerektiğini göstermektedir.


Dolandırıcılık suçlarında genellikle örgütsel bir yapı ve bilinçli bir iştirak söz konusu olduğu kabul edilir. Ancak, Yargıtay’ın bu kararı, her yakın ilişki ve güven ilişkisi sonucunda verilen bilgilerin dolandırıcılık suçuna iştirak olarak değerlendirilemeyeceğini, bu tür durumlarda somut delillerin varlığının şart olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu da, geçmişte bu sebeple ceza almış kişilerin yeniden yargılanma veya ceza indirimi talep edebilmesi açısından kritik bir hukuki dayanak oluşturmaktadır.


Hukuki Değerlendirme ve Sonuç


Bu emsal karar, dolandırıcılık suçlarının yargılanmasında, delillerin önemini ve sanık haklarının korunmasını bir kez daha gözler önüne sermektedir. Hukuki süreçlerde delillerin yetersizliği, sanıkların suçsuz olduğu anlamına gelebilir ve bu durumda beraat kararı verilmesi gerekir. Yargıtay’ın bu yönde vermiş olduğu karar, gelecekte benzer suçlarla yargılanacak kişiler için önemli bir koruma kalkanı olacaktır.


Bu kararın, sadece dolandırıcılık suçları için değil, genel olarak ceza hukuku pratiğinde, sanık haklarının korunması, hukuka uygun delil değerlendirmesi ve adil yargılanma hakkı açısından büyük bir öneme sahip olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle, yakın tanışıklık ve güven ilişkilerinden doğan hukuki sorunların çözümünde bu emsal kararın kullanılması, adaletin sağlanması yolunda önemli bir adım olacaktır.


Sonuç olarak, Yargıtay’ın bu yeni emsal kararı, hem hukukçular hem de yargılanan kişiler için önemli bir rehber niteliği taşımaktadır. Hukuk sistemimizde adaletin tesisi, hukuki süreçlerin adil bir şekilde yürütülmesi ve her sanığın haklarının korunması adına bu tür emsal kararların takip edilmesi ve uygulanması gerekmektedir.

 
 
 

Comments


bottom of page